Bilimsel araştırma: Mahalle gürültüsü kalp krizine davetiye çıkarıyor
Almanya’da yapılan bir araştırmada, 50 yaşın altındaki kişilerin gürültülü bir bölgede yaşıyorlarsa kalp krizi geçirme olasılıklarının daha yüksek olduğu ortaya çıkarken, Fransa’da yapılan başka bir araştırmada gürültülü bir mahallede yaşayanlar arasında kalp krizi geçirenlerin iyileşme şansının daha düşük olduğu görüldü.
Almanya’daki Bremen Kardiyovasküler Araştırma Enstitüsü’nde yapılan ilk çalışmada; inşaat, korna sesleri, insan kalabalıklarının mahalle sakinleri için kronik bir stres kaynağı olabileceği kaydedildi. Stres de kalp krizinde etken olabilen bir risk faktörü olarak biliniyor.
Araştırma için kalp krizi nedeniyle hastaneye getirilen 50 yaş ve altındaki 430 kişinin mahallelerindeki gürültü seviyeleri değerlendirildi.
Hatim Kerniss liderliğindeki ekip, diyabet veya sigara gibi risk faktörleri düşük olan kişilerin gürültülü bir mahallede yaşıyorlarsa kalp krizi geçirerek hastaneye kaldırılma olasılıklarının daha yüksek olduğunu belirtti.
Kerniss’in ekibi, mahalle gürültüsüne maruz kalmanın, bir kişinin kalp riskini değerlendirmeyi amaçlayan yönergelere dahil edilmesi gerektiğine inanıyor.
SES SEVİYESİ RAHATSIZLIĞI ARTIRDI
Fransa’daki Burgonya Üniversitesi’nden Marianne Zeller liderliğindeki ikinci çalışma, kalp krizinden sağ kurtulan kişilerin sonuçlarına odaklandı. Ekibi, en az 28 gün boyunca kalp krizinden sağ kurtulan 864 Fransız’ın bir yıllık kalp verilerini inceledi.
Ayrıca her hastanın ev adresindeki desibel seviyesini ölçtüler (24 saatlik bir süre zarfında ortalama seviye 56 desibeldi).
Fransız ekibinin raporuna göre, kalp krizi geçiren bir kişinin herhangi bir kardiyovasküler olay geçirme olasılığı, gece gürültü seviyesindeki her 10 desibellik artışla %25 artıyor.
Ekip hava kirliliği veya yoksulluk gibi diğer çevresel stres faktörlerini hesaba katmadığında bile bu bulgunun doğru olduğu görüldü.
Zeller, “Bulgularının daha geniş kapsamlı çalışmalarla doğrulanması halinde, gürültü azaltma çalışmalarının kalp krizi geçiren kişilerin tedavisinin bir parçası olabileceği fikrini destekleyebileceğini” söyledi.